Her şey üst üste geliyordu, doğal gaz dükkânı da kapanınca sudan çıkmış balığa döndüm, ne yapacağımı bilmiyordum.
Dayımın tavsiyesiyle beden eğitimi öğretmenliği bölümü için özel yetenek sınavına hazırlanmaya başladım.
Ortaokuldayken Meftune hocanın sayesinde bu sınavlarda nasıl başarılı olunabileceğini öğrendiğim için kendime güveniyordum.
Fakat süreç umduğum gibi ilerlemedi, zira ÖSS’den kıl payı barajı geçebildim.
İlgi alanım aslında sayısaldı, fakat tecrübesizliğimin kurbanı olduğum için sayısal bölümüne geçtiğim sırada süre bitmişti.
Aksilik bununla da bitmedi ve hiç olmadık bir hadise gerçekleşerek koşu antrenmanlarında dizimle ilgili bir sağlık sorunu yaşadım.
Dolayısıyla özel yetenek sınavına hazırlanamadım ve aldığım puanda kazanmama yeterli olmadı.
Bir zengine yardım niteliğinde para vermek istenilirse, o zengin teklifi kabul etmediği gibi para verene de hiddetlenirdi.
Ancak bu zenginin işleri bir gün kötüye gider ve muhtaç kalırsa verilen parayı canı gönülden kabul eder, hatta duygulanırdı.
Artık okulum da işim de olmadığı için benzer haleti ruhiye içerisindeydim. Tek meşgalem tekvando kaldığı için gözümdeki kıymeti de artmıştı.
Arkadaşlıklarım daha sıkı hale gelirken Meryem’in de somut bir şekilde ilgisini hissediyordum. Benden sürekli Ceylan’ı dinlemek istiyor, hatta onun yerinde olmak istediğini belli ediyordu. Zamanla benim de ona olan ilgim had safhaya ulaştığında mayınlı arazide yürüdüğümü ve arazinin tam ortasında olduğumu fark etmiştim.
Geriye dönmem ile yoluma devam etmem arasında risk açısından hiçbir fark olmadığı için aynı istikamette yoluma devam ettim.
Bu esnada beden eğitimi öğretmenliğini kazanabilmek için yağmur çamur demeden koşuyor, ders çalışıyor, öğlenleri de ganyan bayisine gidip göz gözü görmeyecek derecede yoğun olan sigarı dumanın altında yarışları takip ediyordum.
ÖSS sınavından bu kez daha iyi bir puan aldım, koşu sınavı gelip çattığında ise bir anormallik hissediyordum, fakat nedeninin ne olduğunu bir türlü anlayamıyordum.
100 metrelik koşuda iyi sayılabilecek bir derece gerçekleştirdikten sonra 1500 metrelik uzun mesafeli yarışa başladım.
Normalde çok iyi derecelerim vardı, herhangi birinin yanıma dahil yaklaşması söz konusu değildi. Nitekim öne düşüp gruptaki diğer 24 kişinin 10 - 20 metre önünde tempoyu belirledim.
Öylesine rahattım ki o özgüvenle seyircilerin arasındaki arkadaşlarıma tezahürat yapmaları için el işareti yapıyordum.
Birinci ve ikinci tur bu şekilde devam ederken üçüncü tura gelindiğinde boğuluyor gibi olmaya başladım, üstelik karnımı da hissetmiyordum.
Ne olduğuna anlam veremeden ilerlemeye devam etsem de git gide tempom düşüyordu.
Aslında bu durumda koşuyu bırakmam gerekiyordu, fakat canla başla mücadelemi sürdürdüm. Tekrar tempomu artırarak üçüncü oldum.
Sonrasında ise gözümü dahil açamıyordum, acile kaldırılıp serumlar takılarak müşahede altında tutuldum.
Yapılan bazı tetkikler sonucunda besin zehirlenmesi geçirdiğim anlaşılmıştı.
Sınavdan iki gün önce babam lokantadan kızarmış tavuk getirmiş, ben de sabah çok erken kalkıp koştuğum için akşam erken saatlerde uyuyordum.
Dolayısıyla getirilen tavuğu bir sonraki gününün akşamında yediğim için onun bayatlığından ötürü zehirlenmişim.
Sınavlarımın ikinci ve üçüncü günkü aşamaları olduğundan dolayı benim için artık yapılabilecek bir şey kalmamıştı, bir ay boyunca fiziksel olarak kendime gelememiştim.
Sonrasında tekrar koşmaya, tekrar ders çalışmaya ve gündüzleri de at yarışlarını takip etmeye başladım.
ÖSS sınavına birkaç hafta kalmışken Meryem’in büyük bir yanlışından ötürü ayrıldık. Ben de tüm konsantremi ders çalışmaya vererek eve kapandım. Bunun neticesinde de çok yüksek bir puan aldım.
Koşularda da tavan puana yakın dereceler elde ettim, koordinasyon sınavında ise rekor derece gerçekleştirdim, böylelikle iki bin beş yüz kişinin katıldığı bir sınavda üçüncü sıradan okulu kazanmış oldum.
Tabii bunun üzerine Meryem ne yapıp ne edip barışmamızı sağladı.
At yarışından kazandığım paralarla birlikte vakit geçiyorduk, okul birincisi olmayı hedeflediğim için başlangıçta derslerimi ihmal etmiyordum.
Meryem ise dershaneye gitmesine rağmen istediği bölümü kazanamamıştı. Ben de spor okulu okuması için önce ikna ettim, sonra da Meftune Hoca'yla tanıştırarak koşu kursuna başlattım.
Okulu da tekvando antrenmanını da boşlamış tamamen Meryem'in okulu kazanmasına odaklandım.
Sabah akşam idmanlarında yanında oluyor, koşarken de yanında eşlik ederek doğru tempoyla koşmasını sağlıyordum. Ancak söz verdiği üzere Gazi üniversitesini değil de Hacettepe üniversitesini kazanmıştı. Zira Gazi üniversitesi sınavının koşusu sırasında kasıtlı şekilde durmuştu. Ben o an bunun bir sağlık sorunu olduğunu zannetmiştim, kendisi de öyle demişti, fakat daha sonraki hadiselerle parçalar birleştirilince bunun doğru olmadığı ortaya çıkmıştı.
Trajik bir hikayeyle ihanet etmiş ve sürekli yalanlar söylemişti. Bunların hepsi de görmüş olduğum bir rüya sayesinde ortaya çıkmıştı.
Bütün yaşadıklarımı maddi durumumun iyi olmamasına bağladım, eğer iyi olsaydı bunların hiçbirisini yaşamazdım diye düşündüm.
Psikolojim alt üsttü. Bu şartlar altında dersler umurumda olmuyordu, bir sonuca varılmayan düşünceler geceleri sabah ediyor ve uyuyamıyordum.
Bu sırada caddede ganyan bayisinden tanıdığım, fakat pek de samimi olmadığım bir adamla karşılaştım. Televizyon tamircisiydi kendisi, Demetevler üçüncü caddede dükkânı vardı.
Selamlaştıktan sonra, internetteki bir web sitesinde herkesin özgürce at yarışı tahmini sunabildiğini, benim orada çok başarılı olacağımı söylemişti. Başta bu sözlerine kulak asmamıştım ama gecenin ilerleyen saatlerinde aklıma gelince merak edip söylediği web siteye baktım. Geceleri uyuyamadığım için oyalanacak bir meşgale olur düşüncesiyle tahmin vermeye başladım.
Yorumlarımdaki detaylardan ve de isabetliliğinden ötürü kısa süre içerisinde dikkat çekmeye başladım. Her geçen gün ilgi o kadar çok arttı ki tahminlerimin her gün verilmesi için talepler olmaya başladı.
Zamanla müstakil bir platformda olmam gerektiği için kendi adımdaki ücretsiz bir blogcu sitesinde yazmaya başladım.
Travmam da yavaş yavaş sona eriyordu, derslerimden, sınavlarımdan geri kaldığımı fark ettim. Zira bu tahminleri sabaha kadar süren bir çalışmayla gerçekleşiyordum, sonrasında hiç uyumadan okula gidebilmek pek mümkün olmuyordu.
Bu sıralarda msn’den sohbet ettiğim ‘kafkas’ rumuzlu birisi vardı, adını bile bilmiyordum. Mesleğini de bilmiyordum. Yalnızca yazılım ve tasarım konusunda uzman olduğunu ve de genel kültürü yüksek olduğunu düşünüyordum. Türkiye’nin en büyük at yarışı web sitesinin sahibiydi.
Sohbetlerimizde tahminlerimi nasıl hazırladığımı soruyor, öğrendikçe de şaşkınlığını gizleyemiyordu.
Tarihler 2 Ekim 2008’i gösterdiğinde tekvandodan bir arkadaşımın evindeydim. Uyandığımızda gördüğüm rüyayı anlatıp bugün altılı ganyanı yakalayacağımızı söyledim. Verdiğim tahminin yanı sıra kendim de oynadım, arkadaşım da at yarışıyla hiçbir alakası olmamasına rağmen o güne mahsus o da oynadı.
Her koşuda sürpriz isimler kazanıyordu, tahminlerim tam isabet şekilde devam ediyordu. Son ayağa geldiğimizde iki at fotoya girdi; biri programın büyük favorisiyken diğeri çok sürpriz bir isimdi.
Biz sürpriz ismin kazandığını zannedip ganyan bayiden çıktık, büyük bir ikramiye yakaladığımıza inanıyorduk. Ancak kısa süre sonra aldığımız bir telefonla öğrendik ki aslında sürpriz isim değil de favori isim kazanmıştı. Bu yüzden 300 – 400.000 TL civarında bir ikramiye değil de 25.000 TL kazanmış olduk.
Yine de bir öğrenci olarak tatminkâr bir ikramiyeydi.
Geri kalan derslerimi de göz önünde bulundurarak artık tahmin vermeme kararı almıştım. Ancak Kafkas rumuzlu kişi benimle irtibata geçerek kendi sitesinde aylık 2500 lira mukabilinde tahminlerime devam etmemi teklif etti. Eğer büyük ikramiyeyi yakalasaydım teklifi kabul etmezdim ama 25 bin liranın önünde sonunda biteceğini düşünerek bu teklifi kabul ettim.
Yeni platformda tahminlerim gayet yolunda ilerlerken henüz aylığımı bile almadan Kafkas sağlık nedenlerini öne sürerek sitenin kapanacağını duyurdu. Hem benim açımdan hem de bana güvenerek bu siteye gelen takipçilerim açısından büyük bir hayal kırıklığıydı.
Tam bu serüven burada bitti diye düşünürken Kafkas’ın benim için bir web sitesi yaptığını, kısa süre içerisinde yayın hayatına başlayacağını öğrendim. Kendi adıma yapılan bu web sitesi iki ay boyunca ücretsiz üyelikle devam edecek, iki aydan sonra ise ücretli üyelik sistemiyle yayın hayatını sürdürecekti. Gerçekten söz verdiği gibi oldu her şey, iki ay boyunca tahminlerimle ve de Kafkas’ın yazdığı köşe yazılarıyla ortalık kasıp kavruldu. İki ayın sonunda ise Kafkas adeta anahtar teslimi yaptı. Bilmem gereken tüm teknik konuları öğretti, yönlendirdi, tavsiyelerde bulundu ve de çekip gitti, bir daha hiçbir zaman kendisinden tek kelimelik bir haber alınmadan gitti, sırra kadem bastı.
10 Nisan 2009 yılında profesyonel yarış yazarlığıma başlarken ilk ayda 22.000 lira kazandım.
Oysa üniversitede dersler bittikten sonra Gazi mahallesindeki ganyan bayiye gider, elimdeki üç kuruşu katlayabilir miyim diye programa bakardım. Zira tüm geçim kaynağım Google reklamlarıyla kredi yurt kurumunun daha sonra katbekat tahsil ettiği kredi ücretiydi. Tüm ihtiyaçlarımı bu şekilde çevirdiğim için zaman zaman paramın olmadığı dönemler olurdu.
Bir gün cebimde yalnızca otobüs parası vardı, programa baktıktan sonra durağa gittim, otobüs kendisini göstermiş, git gide yaklaşıyordu, aynı anlarda dönüp ganyan bayiye bakıyordum, ikilem içerisindeydim. Bilinen bir cazipliği yoktu, bilinmeyenin cazipliği vardı.
Ben de fıtratım gereği bilinmeyeni tercih edip ganyan bayiye dönmüştüm. Bilet parasıyla oynamış olduğum ikili bahis tutmamıştı. Bu yüzden eve yürüyerek gitmek zorunda kalmıştım.
Profesyonel yarış yazarlığımda ise hayatım aniden değişti, kısa süre sonra araba aldım.
Maddi durumumun iyi olmamasından ötürü bana ihaneti reva gören insana karşı daha fazla bilenmiştim, onu pişman etmek istiyordum.
Birlikte kitapevine gittiğimizde çok sıkılırdım, o ise sürekli kitap alır okurdu. Artık benim de kitap okumam gerektiğine inanmıştım, yalnızca zengin olarak değil, entelektüel olarak da değişmeliydim.
Nitekim bu değişimle birlikte yaşanan bazı gelişmelerin ardından köpekler gibi pişman olduğunu da görmüştüm.
Fakat yaşadığım travma tam olarak sonlanmamıştı, herkesin şahit olmasını istemiştim, hayat hikâyemi yazacak, içimde ukdenin kalmadığı yepyeni bir hayata yelken açacaktım.
Bu sebeple 2 Temmuz 2013 tarihinde bu hikâyeyi yayımladım ve vakti zamanı gelince de tedavülden kaldırdım.