Bunların dışında genel olarak ülkemizdeki insanların da ortak bir arzusu var; herkesin müreffeh şartlar altında yaşaması.
Mutlu olabilmek için kendimize çeşitli vaatlerde bulunuruz, akit yaparız, adına da umut koyarız.
Bu kimi zaman okulu bitirmektir, kimi zaman işe girmektir, kimi zaman da ev – araba almaktır.
Ancak şart koştuğumuz bu vb. isteklerimiz gerçekleştiğinde mutlu olacağımızı zannederiz, dolayısıyla aradaki geçen sürecin bir an önce tamamlanmasını isteriz.
Örneğin; ‘bir an önce yaz olsa da tatile gitsek’ deriz, ömrümüzden gidecek olan ayları göz önünde bulundurmadan.
Üstelik arzularımız gerçekleştikten sonra bilanço da umduğumuz gibi olmaz. Kısa süreli bir tatmin duygusu, ardından yöneldiğimiz yeni umutlar. Belki yat almak, belki uçak almak, belki de sıra hangi lüks ihtiyaca geldiyse onu almak.
Çünkü insan sahip olmadıklarına göz diken, sahip olduklarına da kör olan bir varlıktır.
Bu menfi bir tespit değil, kaçınılması mümkün olmayan bir olgudur.
Günümüzde de herkesin kendince yoksunluk duyduğu arzuları vardır mutlaka, herkes kendince bu arzularının peşinden koşuyordur.
Bunların dışında genel olarak ülkemizdeki insanların da ortak bir arzusu var.
Herkesin müreffeh şartlar altında yaşamasıdır.
Buna adil bir hukuk sisteminin olmasını, güçlü kurumlarının olmasını, eşit şartlar altında yaşanmasını ve de özgürlüğün olmasını da ekleyebiliriz.
Bunların eksikliğinden doğan mustariplik o kadar geniş kitleleri etkiledi ki ideolojik saplantılar içerisinde olmayan herkesin ortak istekleri haline geldi.
Bunlar gerçekleşmediği sürece mutlu olunamayacağına dair genel bir kanı oluştu.
Halbuki zamanımız azalıyor, seksen doksan yaşında, yatağımızda huzurlu bir şekilde gözümüzü yumacağımıza dair umutlarımız gerçeği yansıtmıyor. Zira bu memlekette özellikle ölümün kime, ne zaman, nasıl geleceği belli olmuyor.
‘Çok uzakta öyle bir yer var, o yerlerde mutluluklar.’ diyen de öldü, güzel günleri göremedi. Çünkü bu ütopik bir düşünceydi.
Evet, bir şeylerin iyi olması adına herkes elinden gelen gayreti göstermeli, kimse bundan imtina etmemeli, ancak o günler gelecek diye de bu günler heba edilmemeli. Göle giden yolun gölden daha güzel olduğu bilinmeli.
Hangi arzu gerçekleşirse gerçekleşsin o günlere özel başka sorunlar türeyecektir, başka arzular doğacaktır.
Bu sebeple yaşamak için bugünden daha ideal bir zaman yoktur, çünkü bugünden başka bir zaman yoktur.