Yükleniyor

İnsanın Kendisinden Uzaklaşması

İnsan kendisinden en çok ne zaman uzaklaşır? Nepotizm çıkarıyla hak etmediğin bir ünvana ve maaşa ulaşınca mı?

İnsanın Kendisinden Uzaklaşması

İnsan kendisinden en çok ne zaman uzaklaşır?

Nepotizm çıkarıyla hak etmediği bir ünvana ve maaşa ulaşınca mı?

Gençliğin getirmiş olduğu kas gücünün maksimum seviyeye ulaşmasıyla mı?

Ömrünü bir amaç uğruna vakfettiğinde mi?

Yoksa hayatın herhangi bir sahnesinde kendine yer bulup orada duyulan alkışların sarhoşluğunda mı?

Veya yaşanılan coğrafyada bitmek bilmez kaosun gündemine esir olarak, önceliklerinin neler olduğunu bile karıştıracak kadar ambale olunca mı?

Bizler uzun süredir canlı canlı pişirilen ıstakozların mayışıklığını yaşıyoruz.

Hızla gelişen teknolojiler, sosyal medyalar, pandemiler derken ‘’adapte olmak’’ uğruna kendimizden uzaklaştık, derinliğimizi kaybettik, mankurtlaştık.

Saygının yerine ilgi ikame oldu.

Sevginin yerini onaylanma doldurdu.

Bireysellik linçlendi, kitlesellik revaçta oldu.

Nezaket zayıflık bilindi, gücün imalatı zorbalık oldu.

Kendini toplumdan izole edebilenler hariç, hiç kimsenin sağlıklı bir duygu durumu kalmadı.

Güzel olan her şey bir zamanlardı, üstelik kimse de bunun farkında değildi.

Şimdi güzel zannedilen birçok şeyin içi boş, değersiz, anlamsız.

Hedonizm yanılgısıyla haz peşinde koşarak günü kurtarmaya çalışan insanlar topluluğu.

İnsanların yalnızca insan olduğu için değer görmediği, niteliksiz takipçilerinin çokluğuna göre ilgi duyulduğu, el üstünde tutulduğu, tüm imkanların sunulduğu, enteresan bir dönem.

Burada kişisel olarak her insan için tek kurtuluş yolu kendisine tekrar yakınlaşmasıdır, fabrika ayarlarına dönmesidir.

Her şeyin anlamını yitirmediği zamanları hatırlaması ve de zihninde canlandırdıklarını hayatında yaşatmaya çalışmasıdır.

Bir mezarlık veya hastane ziyareti iyi gelir.

Çocukluğunun geçtiği mahalleye gidebilmek veya eski bir fotoğraf albümüne bakmak iyi gelir.

Televizyonu, telefonu, interneti kapatıp; tıpkı elektrik gittiğinde mumları yaktığımızda, zamanın yavaş aktığını hissettiğimizde olduğu gibi her şeye bir dur diyebilmek, gürültüyü sonlandırmak, sessizliği duymak ve inzivaya çekilmek iyi gelir.

Zaman ne acıyı bırakır durduğu yerde ne de mutluluğu.

Zamanın insafına bırakırsak onun bizi nerede bırakacağı da malum.

Dolayısıyla halen fırsat varken mutluluğun da huzurun da dışsal olmadığını, içsel olduğunu fark etmek dileğiyle…


05.11.2024